Sayfalar

12 Şubat 2012 Pazar

Türk'ün İnternet İle İmtihanı

   1960'ların sonlarında ABD'nin birçok üniversitesinde yerel ağlar üzerinde kurulan internet, Türkiye'ye 12 Nisan 1993 yılında TÜBİTAK-ODTÜ (TR-NET) işbirliği ile Devlet Planlama Teşkilatı projesi çerçevesinde gelmiştir. Nedir ?, Ne işe yarar ? sorularının peş peşe sorulduğu ama fiyatının yüksekliğinden dolayı keşfedilmesinin başka baharlara ertelendiği günler. Zaman içerisinde fiyatların daha ödenebilir miktarlara düşmesi ile ekonomik anlamda üst kesimin evlerindeki sonra yine aynı ekonomik hiyerarşi ile diğer evlerdeki yerini de aldı. İlk zamanlar internetin aşırı pahalı olması, yapabileceklerimizi ve yeni keşiflerimizi baltalıyordu. Daha sonra Türk insanı internet kafelerle tanıştı, o dönemi yaşayanlardan biri olarak anlatıyorum, yahoo yada hotmail maili alabilen biri, Amerika'yı keşfetmenin heyecanı ile 'Ne sandınız, ciğerini okurum ben bu internetin' tarzı tavırlarıyla kasılırdı ortalıkta. Henüz bir mail adresi sahibi olmayanlar için, o artık bir kahramandı. Mail adreslerini alıp, İnternet Explorer 4.0 üzerinde Google yada AltaVista açıp oraya yazdığımız bir kelime sonucunda en üstteki siteye girip ne yazdığını ( web sitelerinin hemen hepsi İngilizce olduğu ve İngilizce'si olmayan ben ve çevremdekiler için) bile anlamadan, 'Ne yapıyorsun ?' diye soran arkadaşlarımıza 'Sörf' diye yanıt verirdik.
   Daha sonra internet üzerinde chat yapıp, farklı insanlarla tanışıp kaynaşmaya yarayan Mirc'le ve ICQ ile tanıştık. O an anladık ki internet gerçekten global bir mecra. Öyle ki, Mirc yüzünden boşanan çiftleri, dolandırılan insanları hatırlıyorum, Mirc'de tanışıp evlendiler dedikoduları da cabası. Mirc'in bağımlısı olmamak imkansızdı, hemen herkesin bir nicknamei ve icq adresi vardı. Bazı insanlar nicknameleriyle çağrılırdı. Nickname neyse de icq adresi sekiz haneli sayıydı, insanlar birbirlerine icq numaralarını verip, iletişime geçiyorlardı. Ne zor iş o numarayı sürekli hafızada tutmak. Artık kişiliğimizi yansıtma dönemlerimizdi o zamanlar; ev telefonu numaramızı, ev adresimizi, yakın zaman önce tanıştığımız cep telefonu numaramızı, mail adresimizi, icq numaramızı, nicknameimizi hafızamızda tutardık, sorulduğunda tık diye söyleyiverirdik. Daha sonra Mynet popülerleşmişti, hem mail hem de okey tarzı online oyunların oynanabilmesi, Mirc'den daha cazip hale getirmişti Mynet'i. İnsanlar artık yeni arkadaşlarını Mynet Okey'den edinip, etrafta maceralar anlatılırdı. Sonra da okey.gen.tr isimli internet sitesi çıkmıştı. İnternette online okey oynayabilmenin keyfini perçinliyorduk adeta! Türk insanı interneti artık daha iyi tanımaya başlamıştı. Artık internet kolayca hükmedebildiğimiz bir mecra haline gelmişti.
   Aramızda internet sayfalarının nasıl yapıldığına meraklanma salgını başlamıştı. İnternette o zamanlar şimdiki gibi zengin ve Türkçe içerik yoktu. Araştırarak fazla bilgi elde edilemiyordu. Hakkı Öcal'ın PHP, HTML gibi teknolojiler üzerine kitapları vardı. Onları okuyup, notepadler ile deneyip, ortaya HTML sayfalar çıkarıyorduk, sonra da 'Ben yaptım' kasılmaları. Bu işlerden para kazanmak bile mümkündü.
   Sonra forum siteleriyle tanıştık, bilgi paylaşımına böylelikle start verilmiş oldu. İnsanlar belli konularda eteğindeki taşları döküyor, almak isteyen alıyordu bilgiyi. Ama bir zaman sonra bilginin hakarete, küfüre yada iftiraya dönüştüğünü söylemezsek yazı eksik kalır. İnsanlar hiç tanımadıkları kişiler (genel de ünlüler) hakkında öyle atıp tutmaya başlamışlardı ki; internet, giderek masumiyetini herkesin kafasındakileri özgürce yazabileceği, fütursuzca saldırganlaşabildiği bir mecra haline gelmeye başladı. Sonra bu seriyi kişisel bloglar takip etti, artık internet, tam olarak özgürce takılabileceğimiz, istediğimiz her şeyi yazıp, istediğimiz gibi paylaşımlarda bulunabileceğimiz, benliğimizin kapılarını dış dünyaya açabileceğimiz, içinde kendine has heyecan ve gizem barındıran bir mecraydı bizim için.
   Forum sitelerini hızla hayatımıza giren sosyal medya siteleri takip etti. O sitelerde daha fazla özgürleştik. Bu kez yazının ötesinde paylaşımlar yaygınlıştı, böylece söylemek istediklerimizi tam anlamıyla ifade edebiliyorduk. İnternetin ilk gelişi ile şimdi ki halini karşılaştırabilme şansı bulan milyonlarca insandan sadece biriyim. İnternet çok fazla yol katetti, bu kesin. Ama insanlığın hala internetin tam olarak ne işe yaradığının cevabını bulamamış olması da bir o kadar kesin. Ben şahsen internetin herşeyinin keşfedildiği, artık yeni bir numarasının olmadığı fikrine katılmıyorum, bence internet bizim gördüğümüzden çok daha fazla güce sahip. Bugün bile hala oturmamış bir internet kullanım sistemi var. İnsanlar, forumlarda birbirlerine ana-avrat küfür ederlerken; birden akıllı telefonlarından durum güncelleyebilecek duruma geldi. Biri kişisel bilgilerimizi topladığını açıkça söylerken, başka biri korsan içerik nedeniyle yargılanıyor. Bizler ise hala özgürce internet kullanabildiğimizi sanıyoruz. Google'a bulmak istediğimiz kelimeyi yazıp çıkan sonuçlara tıklamak ve Facebook'ta durum güncellemesi yapmak değil internet kullanmak.
 Ve yazımı da temennim ile noktalıyorum : 60'lı yıllardan bugüne kadar sürekli gelişerek güçlenen interneti, genel izleyici olarak sadece izlemeyip, gelişimine katkıda bulunabilmemiz umuduyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

dikkate alınmak istiyorsanız buraya yazdıklarınıza dikkat edin