Referandum yaklaştıkça insanların kafaları daha da karışıyor. Araştıran insanlar referandumda; neyi oylayacağını, Evet mi Hayır mı diyeceğini biliyor. Kulaktan dolma bilgiye sahip olanlar ise mensubu oldukları ortamların vereceği oya göre tercihlerini şekillendiriyor. Aslında bu konuyla ilgili yazı yazmayacaktım yada fikir belirtmeyecektim ama olayların perde arkasında millete yansıtılmayanlar oldukça rahatsız edici. Ve 13 Eylül 2010 Pazartesi gününü düşünmek bile beni rahatsız ediyor. Öncelikle belirteyim bu yazı referanduma Evet deyin yada Hayır deyin diye yönlendirme açısından yazılmıyor. Kişisel fikrime gelince belirtmesemde olur ama yazının ilerleyen bölümlerinde belirtmek zorunda kalacağım galiba.
Bu yazının yazılmasının sebebi neler olabileceği üzerinedir. Bu gariban bloga her yazdığım yazıda belirtemiyorum ama kuruluş amacı ve temeli açısından kesinlikle kişisel fikirlerimi, duygularımı ve Türkiye'nin güncel konularını(aslında siyaset üzerine yazmamaktı amacım) dilim döndüğünce paylaşmaktır. Bişey bildiğimden yada insanları aydınlatmak gibi bir misyon oluşturmak istediğimden vs. değil. Ben zaten (bilenlerin de iyi bildiği gibi)günlük hayatta çoğunlukla tartışma ve sürtüşme(özellikle siyaset) olaylarından kaçınırım. Çünkü bir insanın fikirlerini değiştirmenin zorluğunu bilirim. Nasıl herhangi bir insan benim fikirlerimi etkileyemiyorsa aynı şekilde bende etkileyemem diye düşünür ve sonuçta biz oturup konuşup birbirimizin başını ağrıttığımızda hiçbirşey değişmeyeceği için vakit kaybı olarak görürüm. Tabi benim kutsal saydığım konular değilse konu yani mesela siyaset. Boş adam işidir bence. Özellikle bugün. Bakıyoruz siyasetçilere ve siyasilere. Kedi-köpek gibiler. Biri havuzlu villa derken öbürü soyun-sopun diyor. Ve bunlar kesinlikle Türkiye'nin menfaatine tartışmalar değiller. Sağlıklı düşünebilen herkes bunu görebilir. Yani bence hala Türkiye için hayırlı işler yapacak Türkiye'yi bulunduğu konumdan çok daha iyi yerlere taşıyacak bir parti yada siyasetçi hala yok. Aslında belki var ama onlarda seçimlerde yeterli oyu alamayacak düzeyde. Örnek olarak Osman Pamukoğlu bir parti kurdu mesela ve fikirleri şahsen çok ideal. Ama 4x4 değil. Ve seçimlerde barajı geçemeyecekleri açık. Abdüllatif Şener var mesela adamda ülke yönetecek otorite yok. Hepsinin zayıf noktaları var. Harcanmaya mahkumlar. Bilenler bilir Tantan diye bi adam vardı mesela. Ecevit'in sağkoluydu adam. İçişleri Bakanı'ydı Ecevit zamanında. Apo'yu gidip teslim alan ve birçok yeraltı operasyonundan alnının akıyla çıkmış adamdı. Yani adamdı. Sonra düzene uyamadı istifa ettirildi. Onu destekleyen bir grup ikna etti bir parti kurdular. Çok sağlam ekibi vardı. Ama misyonları gereği miting alanlarında yalan-dolan söyleyemediler vs. dolayısıyla sandıkta çok düşük oylar aldılar. Ve silinip gittiler Tantan gibi neleri harcandı, bu kezde harcanacak. Meydan yine fakir-fukara, ben vatandaşın ta kendisiyim edebiyatı yapan düzenbazlara kalacak. Tayyip gibi Kılıçdaroğlu gibi.
Çok uzadı biliyorum ama bunlar da yazdıkça uzuyor. Yine belirtiyorum kişisel fikirlerdir, hiçbir iddiaya sahip değilim, bir blogun amacı ölçüsünde yazıyorum. Konunun özüne dönersek : Referandumda oylanacak maddeler masum gibi görünüyor ama değiller arkalarında bi ton külfet getiriyorlar. Evet gerçekten vatandaşa çok fazla pozitif haklar getiren maddeler var. Ama kurunun yanında yaş da yanıyor işte. Bir komplo teorisi : "Eğer bu kabul edilirse önümüzdeki beş yıl içerisinde şu iptal edilenlerle birlikte daha da tek taraflı maddeler geçer. Çünkü buna zemin hazırlanmış olacaktır. Bu sefer iptal edecek adam da kalmaz çünkü Anayasa Mahkemesi Üyeleri kendi adamlarından oluşacak. AKP aslında hiç de göründüğü gibi masum değil." Ama birçok maddeye gerçekten ihtiyacımız var. Güçlü bir devlet ve hakları fazlalaştırılmış vatandaşlar olmak hakkımız artık. Eğer tek tek oylasaydık çoğu maddeye Evet demek mantıklı olurdu tabi. Böyle paket halinde olunca Hayır demek mantıklı geliyor.
Ve başka bir komplo teorisine göre de; "Bu paket gerçekten İsrail, ABD, Kürdistan ve pkkya hizmet ediyor. Akp'nin İsraille ilişki içerisinde olduğu artık biliniyor. En son şu mayın temizletme olayında patlak vermişti bu. 44 yıllığına iki Kıbrıs büyüklüğünde toprağı (Kilis, G.Antep, Suriye sınırları içerisinde yer alan mayınlı topraklar) İsraile verilmeye çalışılmıştı. Bu topraklar İsrail için önemli çünkü vadedilmiş toprakların içerisinde yer alıyor. İsrail'in şu dünyadaki tek amacı : "vadedilmiş toprakları ele geçirmek." Bu konuda kimseyi tanımıyorlar. Ve hatta başka bir vahim durumda. Pkknın kemik yapısının İsrail asıllı Kürtlerden oluşmasıdır. O bölgede İsrail'in himayesinde kurulacak bir kürdistan devletini bugün başta ABD, Tayyip Erdoğan Türkiye'si gibi birçok ülke destekliyor. Ve her türlü desteği sağlamaya çalışıyorlar. Bunlarla ilgili birçok yazı, haber görürsünüz internette biraz araştırınca. Filistinli müslümanların katledilişini kınayıp, Irak ve Afganistan'daki müslümanların katledilişinde ABD'yi tebrik eden de Erdoğandır. Amaç yanıltmaktır.
Kesinlikle Erdoğan'ın pakedi tehlikelidir. Açıkçası Hayır demeye da çekiniyorum. Yani eğer Hayır dersem de CHP'li gibi gözükecekmişim gibi geliyor. Oo buna gerek yok. Olayı Evet diyenler AKP'li, Hayır diyenler CHP'liymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu rahatsız edici. Benim gibi belli bir siyasi görüşü olmayan, belli bir siyasi görüşe hizmet etmeyen insanlar için gerçekten büyük sıkıntı. Çekimser olmak da Fikirsizmişim gibi yönlendirilmeye ihtiyacım varmış gibi gözükebilir. Buna da gerek yok. Kısacası yazının başında demeye çalıştığım gibi. 13 Eylül 2010 Pazartesi günü herkes referandumda çıkan sonucu Evet yada Hayır'ı değil, Akp/Chp'nin zaferini konuşacak. Sanki derbi maç sonrası gibi 'biz daha üstünüz daha iyiyiz gördün mü?' diye böbürlenecek. Buna da gerek yok. Keşke 'Ne Akp ne Chp ama referanduma Evet/Hayır' diye bir tercih konsa. Çoğunluk da bunu seçse. Akp'nin de Chp'nin de içindekiler bi defolup gitse. Adam gibi adamlar gelse de onları seçsek. Keşke, keşke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
dikkate alınmak istiyorsanız buraya yazdıklarınıza dikkat edin