Belki bugünlerde ne anlama geldiğini bilmiyoruz ama yakın gelecekte belkide global sorunların en başında gelecek olan sorun : 'Nüfus Artış Hızı' yada 'Nüfus Populasyonu'. Benim şahsi fikrim ilk olarak "Türkiye'nin hızla artan nüfusunun önümüzdeki yıllarda AB, ABD vs. ülkeler için tehdit oluşturabileceği" üzerineydi. Ama biraz araştırınca olayın farklı boyutları çıkıveriyor su yüzüne. Düşüncem yanlış değil, ama şimdilik kesin doğru da değil. AB'nin çocuk başına para ödemesi, evli çiftleri sürekli olarak çocuk yapmaya ikna etme çabaları şuan başta AB ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde genç nüfus oranının gittikçe gerilediğinin sonuçlarıdır. İsmini ve tarihini hatırlayamadığım bir gazetenin köşe yazısında : "AB'nin, nüfus popülasyonun Türkiye'nin tersine" olduğunu söylüyordu. Yani bunun anlamı : Türkiye'nin popülasyonu üçgen şeklindeyken (en alt tabakayı çocuklar ve gençler oluşturuyor, en üst tabaka yaşlıların). Türkiye'nin gelecek nesili yani gençleri yaşlılarından çok anlamına geliyor. AB'nin tam tersi genç nüfus az, yaşlı nüfus çok. Adamlar sağlıklı ve refah içinde yaşıyorlar. Çok fazla çocuk yapmayarak ömürleri boyunca çocuklarının rahatları için çalışmak, onların sorunlarıyla boğuşmak istemiyorlar ve en fazla iki çocuk yapıyorlar. Türkiye'ye bakalım; hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye'de tam tersi mantık var. Çocukları yapalım, büyütüp yetiştirelim belli yaştan sonra onlar bize baksın. Her iki mantık da (istisnalar dışında) tıkır tıkır işliyor. Ama işin siyasi ideoloji boyutuna bakınca her iki hükümet ve her iki kamuoyu da gidişattan memnun değil. AB için giderek azalan genç nüfus oranı; üretmede ve olası bir üçüncü dünya savaşında asker bulamamak. Türkiye'nin şikayeti ise, genç nüfus fazla olduğu için eğitim, sosyal şartların yetmemesi. Yani kültürlü ve gelişmiş bireyler yetiştirmek yerine, çalışıp kendi karınlarını ve sorumlu olduğu kişilerin karınlarını doyurabilecek yeterlilikte insanlar yetiştirmek.Bu konuyla ilgili başka bir iddiada : "AB'nin Türkiye ile olan adaylık işlemlerini uzatmasının en büyük nedeni 2020 yılında nüfus artış hızında eksiye(-) düşme olasılığında ve aynı şekilde Türkiye'nin artışının da artı(+) olması durumunda Türkiye'yi birliğe alarak AB'nin nüfusunu artırıp dosta düşmana gözdağı vermek" olduğu yönündedir. Aslında Türkiye'nin bu nüfus artış hızı özellikle ABD için çok büyük tehdit. Dünya üzerinde nüfus artış hızı bakımından Türkiye ve Hindistan kafaya oynuyor. Bu iki ülkeyi Meksika ve Brezilya izliyor. Bu ülkelerde doğum kontrol propagandalarıyla bu derece hızlı artışı azaltmak, durdurmaya çalışmak kesinlikle ABD'nin uygulamasıdır.
Başbakanımız "en az üç çocuk" derken işte bu gözdağı verme olayını kastetmiştir. Askeriyle ünlü Türkiye ileride savaşacak kadar, eli silah tutacak oranda, genç ve dinamik bireylerden yoksun kaldığı anda en başta ABD, İsrail gibi ülkeler savaş ilan edip topraklarımıza saldıracakları kesindir. Bu ülkelerin ardından Rusya'nın boğazlar için, Ermeniler'in kaybettikleri topraklar için, Yunanların Constantinopolis ve Ege kıyıları için, Kürdistan, Irak, İran, Süriye ise güney, güneydoğudaki topraklarımız için saldıracağını düşünürsek Başbakanın kaygısı aslında hepimizin kaygısı oluveriyor. Ama gelişmişlik yada gelişebilirlik düzeyine baktığımızda kaynaklarımız maalesef 'dünyanın gidişatını değiştirecek nesiller yetiştirmek açısından oldukça yetersiz'. Ama 65 yaşına kadar çalışıp sonra emekli hayatı sürecek nesiller açısından elverişli şuan. Durum bu kadar vahim işte.
Aslında bugünümüze baktığımız zaman da hani genç nüfus fazla falan ama çıkacak bir savaş halinde de o savaştan kaçacak insanların sayısı en az nüfusun 1/3'ünü bulur.25 Milyon kadarımız anında ülkeyi terkeder. Kalanların da yarısı yaşlı insanlar, kadınlar ve çocuklardan oluşsa. Yine 25 Milyon kadarımız herhalde göğüs göğüse muharebe ederiz. (Konu savaştan kaçma olayından açılmışken askerlik yapan erkeklere birde hatırlatmada bulunayım : "Unutmayın bu vatanı canımız pahasına koruyacağımıza namusumuz ve şerefimiz üstüne yemin ettik hepimiz". Eğer yinede kaçmak isteyen varsa kendi tasarrufudur.) Ama kimse bir Kurtuluş Savaşı yada Çanakkale cephesindeki performansı beklemesin. Ancak topraklarımızın belli bir bölümünü koruruz. Hele şu hükümetin yarattığı güvensiz ortamda hiçbirşey beklenmesin. Savaşacak komutan da bulunamayabilir.
Lafın kısası : Türkiye'nin durumu iyi değil ve daha da kötüye gidiyor. İnsanlarımız daha sokakta konuşurlarken bile fikir ayrılığına düşüyorlar, bir felaket halinde nasıl birlik olacağımızı kimse bilmiyor. Olamayız da zaten. Şu haliyle Türkiye kafaların içinde 15-20 parçaya bölünmüş durumda. Gerçekten "Vatan sana canım feda" diyebilecek vatanseverlerimizin sayısı çok az. Milli birlik olayı bitmiş. Atatürk bile gelse kurtaramaz bu sefer çünkü örgütleyeceği, vatanı için herşeyini verebileceği bir millet yok. Atatürk olsa ne olur?
Karamsar gibi görünüyor değil mi? Aslında daha da karamsar. Biraz araştırılırsa 2025 yılında bizim çocuklarımız için rahat ve huzur içinde yaşayacakları bir vatanları, bakıp gurur duyacakları bayrakları bile kalmama ihtimalinin çok büyük olduğu görülür.
Sonuç olarak en az 3 olmasa bile 2 çocuk yapalım. Ama onları Avrupa, Amerika yada Arap kültürüne göre değil, kendi öz değerlerimize uygun, aklı başında, hayırlı insanlar olmaları yönünde yetiştirelim. Çünkü sap döner keser döner gün gelir hesap döner(Yarın elden ayaktan düştüğümüzde bizi kendi çocuklarımız koruyup kollayacaktır. Aynı şekilde vatanımızı koruyacak kadar vatan sevgileri olmaları halinde biz savaşamayacak durumdayken onlar bizim rahatımız ve huzurumuz için çarpışacaklardır.) Bu durumda Türkiye'nin kaderine direk etki eden nesil bizim neslimizdir(Şuanki genç nesil). Unutmayın ne ekersek bugün onu biçeceğiz yarın.
Dipnot: Bir başka rahatsızlık verici durumda. Evlilik yaşlarının artık 30'lara dayanması. Arkadaşlar unutmayın ebeveynlerimiz artık sevecek torun bekliyorlar(istisnalar dışında). Sizin kararlarınıza saygı duydukları için bunları direk söylemeyebilirler ama bekliyorlar. Bu konudaki samimiyetime güvenebilirsiniz. (Kendi hayatımdan tecrübelerime güvenerek söylüyorum) Unutmayın hayat kısa. İş işten geçmeden onlara bu mutluluğu tattırın. Buda sizin evlatlık görevlerinizden biridir. İmkansızlıktan evlenemeyenlere, evlenip çocuk yapamayanlara lafım yok ama o inat edip de keyif gibi, birilerine artistlik yapmak gibi boş işler peşinde koşanlar yanılacaklar. Ayrıca bizim neslin çoğu 50-60 yaşında (o kadar yaşarsak) asker yolu bekliyecek yada kızlarımızın üniversiteyi bitirmesini bekleyecek. Resmen karamizah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
dikkate alınmak istiyorsanız buraya yazdıklarınıza dikkat edin